24 Ocak 2016 Pazar

Diyemedim


Merhaba… Merhaba Burcu, ben Ender. Hani lisede ikide bir senin kapına kadar gelip sonra geri dönen Ender. Yazdığı tüm hikayelerin içine seni gizlemeyi bir saplantı haline getiren Ender var ya, ha işte o!

Sanırım lafa böyle girmemem gerekiyordu... Kusura bakma, insan bunca zaman konuşmayınca hangi kelimenin dost, hangi kelimenin düşman olduğunu unutuyor.

Biliyorum, çok uzun zaman oldu… Ben… Bekledim. Bir ordu kelime biriktirdim içimde. Sandım ki karşına koca bir orduyla çıktığımda her şey çok daha kolay olacak. Ama işte gördün, aradan onca zaman geçti ve ben yine kendimi sana anlatmayı beceremedim! Her gün bir saat çalışsam, günlük tekrar yapsam yetecekti halbuki. Ama işte dersi derste dinleyeceksin Burcu, sonra ne kadar uğraşsan da olmuyor! 

Biliyorsun, ben zaten hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadım; sadece şansım yaver gitti. Ya da tüm cephelerde kaybetmeme razı gelinmedi de bir şekilde edebiyat öğretmeni olmayı başardım. Biliyor musun, aslında edebiyat öğretmeni olduysam bu biraz da senin sayende. Anlatacağım…

Sen yoktun o zaman, gitmiştin. Herkes bana geleceğimi planlamam gerektiğini söyleyip duruyordu. Bense sadece senin içinde olduğun hikayeler yazmak istiyordum! Rehberlik öğretmeniyle konuştum, tercih kılavuzunda buna en yakın bölüm edebiyat dedi, edebiyatı seçtim.

İyi bir yazar olabilmek için çok uğraştım, bir odaya kapanıp kafamı kaldırmadan günlerce yazdığım oldu. Ama bu seni aldatmasın, ben iyi bir yazar değilim. Ben o tek hikayelik yazarlardanım. Benim yaşamak için de yazmak için de tek bir şansım var, onun için çırpınıp duruyorum.

İyi bir öğrenci olamamam yetmezmiş gibi ben iyi bir öğretmen de olamadım. Hayır, kendime haksızlık etmiyorum, yedi yaşımdan beri bu işin içindeyim, kötü bir öğretmen gördüğümde tanırım. Hep kötü şeylerden bahsediyorum değil mi? Ama inan ki ben kötü bir insan değilim Burcu. Hatta bana yardım edersen iyi bir insan olmayı bile öğrenebilirim. Evet, belki de benim yeteneğim öğrenmek üzerinedir, yanlış tercih kurbanıyımdır, neden olmasın?

Sen istersen öğrenirim… Musluk tamir etmeyi öğrenirim mesela. Ne bileyim, birlikte alışveriş yaparken sıkılmamayı öğrenirim. Zar zor yer bulduğumuz o otele gidişimizin ikinci günü “Ben evi özledim” dememeyi öğrenirim. Şehir dışından akrabaların geldiğinde sıkıntıdan kendimi camdan atacak gibi olduğum bir akşam, pencerenin kenarındayken onlara dönüp “Hava çok güzel, isterseniz sizi gezdireyim” demeyi öğrenirim… Benim yaşamak yönünden eksiklerimi kapatırsın, iyileştirirsin beni. Belki bir gün, tüm cesaretimi toplayıp o hastaneye bile giderim. Annemin gözlerinin içine bakarım, artık onun için bir yabancı olduğumu bilmeme rağmen beni sevmekten hiç vazgeçmediğine inandırırım kendimi. Her şey eskisinden bile güzel olur… Hem nedir Allah aşkına bu eskiye saplanıp kalma merakı? Ben şimdi de seni kapına dayanıp sonra kibarca geri çekildiğim zamanlardaki o liseli mahcubiyetimle sevemez miyim? Ben seni her halimle severim Burcu, yapmadığım şey değil. Sadece bunu bilmeni istiyorum. Artık daha kötüsü olacak korkusuyla hayatı askıya almaktan bıktım… İşte buradayım. Bekliyorum. Her ne olacaksa, o olsun diye bekliyorum… 




Diyemedim. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder