21 Eylül 2011 Çarşamba

TEŞEKKÜR


Bir türlü görüşemediğimiz tüm o eski dostlara, “mahalle” den arkadaşlara, okumaya istidadı olanlara, en kanlı korku filmlerine, tanışamadığımız siz güzel hanımefendilere, zamanı hızlandıran içi boş dizilere, beraber maç izlediklerimize, birbirinin hayatından alıntı yapabilen arkadaşlara, çekilmez biri olduğumu bile bile benimle arkadaş kalmaya devam edenlere, kayıp kuşaklara, siyah beyaz filmlere, Oğuz Atay’a, dünyanın ne kadar hüzünlü bir yer olduğunu bilmelerine rağmen gülümsemek için bir yol bulabilenlere, amaçsızca geçirdiğimiz yaz günlerine, gelecek korkusuna, en kötü okullarda dahi iyi kalabilenlere, samimi kötülere, Monthy Python’a, düşlerin tek gerçeklik olduğuna inanan adama, çocukluğumuzun atari oyunlarına, mizah dergilerine, haklı olmamıza rağmen yediğimiz tüm o dayaklara, Clint Eastwood’a, bize içten sarılanlara, çocukluğumuzun şahidi o film dükkanlarına, çizgi romanlara, vapur iskelelerine ve otobüs duraklarına, Alfred Hitchcock’a, “Ne zaman adam olacaksın sen?” sorusuna, Japon çizgi filmlerine, ucuz romanlara, hiçbir zaman geri dönmeyecek olanlara, B filmlerine, yağmurlu günlere, bize hediye edilen kitaplara, tanımadığı insanlar adına mutlu olanlara, ailelerimize, hikayelerimizi dinleyecek kadar yüce gönüllü olan tüm okurlara…

Hepsine her şey için teşekkür ediyorum. Onlar olmasaydı bu yazılanlar da olmazdı. Onlar olmasaydı ben kendimi hikayelere bölüp dolaysız anlatıldığında kalp kıran bir hikayeyi böyle katlanılabilir bir hale getiremezdim.

Sizler olmasaydınız her şey daha zor olacaktı, iyi ki vardınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder